Tolstoy'un kaleme aldığı bu muazzam roman için analizime şu sözlerle başlamak istiyorum.
"Belki de sürdürdüğüm yaşam, sürdürmem gereken yaşam değildir?"
Ölümcül bir hastalığa yakalanan ve bunun farkında olan İlyiç'in psikolojisini, ölüme hazırlanışını, hayat muhasebesini, iç sorgulamasını anlatıyor kitap. Sıradan bir adamın sıradan ölümünü kendi gözünden tasvir ettiriyor yani. İlyiç'in her geçen gün artan fiziksel ve ruhsal sancılarını, yaşadığı hayatı gözden geçirişini anlatan eserde sonunda yaşadığı hayatın yaşaması gereken hayat olmadığını anlayan adamın pişmanlığını gözler önüne serilmiş. Bir yandan da etrafındaki insanların öleceğini bildiği halde bu duruma nasıl kayıtsız kaldıklarını "ölen ben değilim" düşüncesinin ölecek olan insana yaşattığı duyguları ele alıyor.
Muazzam bir psikolojik çözümleme olarak gördüğüm eserde, insanı hayatın telaşesinden çekip 'Ben ne yaşıyorum, yaşıyor muyum yoksa sadece nefes mi alıp veriyorum, bu zamana kadar ne için yaşadım ve bundan sonra ne için yaşamalıyım?' sorusunu sorduruyor. Ölüm gelip bizi bulmadan ne yapmamız gerektiğini düşündüren bir iç muhasebeye dikkat çeken eserden, belirsizlikten hoşlanmam fakat hayatta bazı noktalarda belirsizlik şartmış bunu anlamış oldum. Ne zaman öleceğini bilme duygusu insanın psikolojisini felç eder görmüş oldum.
Okumasını ve analizini zevkle yaptığım bu kitap, sizlerin de hayatına dokunmalıdır diye düşünüyorum. Kitapla kalın.