top of page
Kişisel günlük

Keşfedeceğiniz eşsiz içerikler sunan Tahayyül Akademi platformuna hoş geldiniz. Tahayyül ne demek ?, içeriğinde neler gizli ? öğrenmek istiyorsanız bizi ziyaret edin. Eğitim, kitap analizi, alıntılar ve kültür içerikli yazılarımıza şimdi göz atmaya ne dersiniz ?. Tahayyül Akademi hayatımıza başka bir anlam kattı, çünkü tutkularımızı ve düşüncelerimizi sadık okuyucularımızla paylaşmaktan keyif alıyoruz. Okuyun ve tadını çıkarın. www.tahayyulakademi.com

  • Instagram
  • Twitter
Ana Sayfa: Hoş Geldiniz

Ülkemizde kitap okumanın yararının yeterince bilinmediği kanaatindeyim. Çünkü bilen kişi sayısı çok olsaydı kitapların satışlarında, okuma oranında ciddi bir artış görülebilirdi.

Kitaplar bizim stresimizi azaltır, kelime haznemizi geliştirir, bilgimizi arttırmakla beraber, hafızamızı da geliştirmektedir. Sadece bir şeye odaklandığımız için adaptasyonu ve odaklanma seviyemizi de arttırmaktadır. Ruhumuza şifadır. Japon atasözünde de belirtildiği gibi: ‘’Kitaplar ruhun gıdasıdır.’’

Kitabı samimiyetle, dikkatle okursak, dünyayı geride bırakırsak, kendimizi kitabın en derinlerinde bulabiliriz. Bunların bilincine varılsaydı ne kadar da güzel bir ülke olurduk. Daha gelişmiş bir toplum olabilirdik. Atasözünde de belirtildiği üzere: ’Ulusları ilerleten, yükselten zengin kitaplardır.’’ 

Kitapları okumayı seven insanlar, bunun sonsuzluğa uzanan bir yolculuk olacağını fark ederler. Çünkü insan birkaç kez kitap okuyup kitapların huzuruna, mutluluğuna varınca bir daha bırakamıyor. Bağımlılık yapıyor da desek yanlış bir ifade olmaz. Bir zaman sonra kitaplarla o kadar iç içe oluyorsunuz ki, kitaplar sizin gerçek dostlarınız olmaya başlıyor. İnsan dostuna nasıl güvenirse nasıl onunla her şeyini paylaşırsa onunla mutlu olursa, kitapların huzuruna varan da kitaplara güvenir, kitaplarla her şeyini paylaşır. Onunla mutlu olur, çoğu vaktini onunla geçirir.

 Rabbim cümlemize kitapların değerini, kıymetini, huzurunu, mutluluğunu anlayabilmeyi nasip eylesin, sayımızı arttırsın.

Diyanet Yayınlarına ait ve derleme bir kitap.

Bir akademisyen, sanatçı, öğretmen, zanaatkar, anne, öğrenci, edebiyatçı, tarihçi, ilahiyatçı,öğrenci...

Yaşam standartları ve hayat tarzları bambaşka olan bu insanların Kudüs'e bakışını ele alan harika bir kitap. Öğretmen bir eğitimci penceresinden Kudüs'e bakarken, bir ilahiyatçı manevi boyutta Kudüs'e bakıyor, bir öğrenci evvela Kudüs'ü öğrenmeye niyet ediyor, bir tarihçi Kudüs'ün hem İslam ile hem de İslam'dan önce Kudüs'ün önemini inceliyor. meslek farklı, bakış açısı farklı fakat her biri bizlere bambaşka pencereler aralıyorlar. Her biri ciddi manada önem arz ediyor

Kitabı okuyup Kudüs'ün sizdeki önemini muhasebe etmeyi unutmayın.


Kudüs, bizim mukaddes mirasımız.



Güncelleme tarihi: 1 Haz 2023

Birisi bizi incittiğinde ne kadar üzülüyoruz değil mi? Bunu hepimiz düşünmüşüzdür. Peki ya konuşamayan ama canlı olan varlıkları incittiğimiz zaman ne olur, bunu hiç düşündünüz mü? Mesela çiçekler, ağaçlar, yapraklar, çeşit çeşit bitkiler, onları kopardığımızda incitmiş olmuyor muyuz? Günümüz insanı olarak topraktan uzak metropol şehirlerde yaşadığımız için onların dilini anlayamıyoruz. Hız ve haz odaklı bir zamanın içinde bulunduğumuz için okula, işe yahut bir yere giderken yolumuzun üstünde ki bir çiçeği fark edemiyoruz. Belki de koparılıp yere atılan bir çiçeğin üstüne ayakkabımızla basıp geçiyoruz. Rabbimiz dört mevsimde farklı farklı bitkiler yaratarak bizim gözümüzün gönlümüzün şenlenmesini istiyor. Yeni açan bir çiçeğe bakarak tefekkür etmemizi istiyor. Çiçekler de aynı insanoğlunun hayatı gibidir; açar, filizlenir, yeşerir, çiçeklenir ve solar bir sonra ki mevsim de bu döngü tekrarlanır. İnsanın toprakla temas etmesi gerekir. Toprak insanı rahatlatır, insana huzur verir, mutlu eder. Onunla iç içe olmak insanın tefekkür ufkunu geliştirir. ‘’Eserden müessere’’ sözünde olduğu gibi, yaratılana bakıp yaratıcıyı bulur. Zaten fıtratımız toprak değil mi? İnsanlar olarak neden topraktan bu kadar uzaklaştık. Çocuklar hangi ara bitkilere zarar vermeye başladı. Oysaki bizler çamurdan yemek yapıp oyunlar oynayan çocuklar değil miydik? Oysaki bizler sabah kalktığında ilk işi camının önünde yoğurt kovasının içinde bulunan çiçeği sulamak olan nenelerimizin torunları değil miydik? Oysaki bizler "Kıyametin kopacağını bilseniz bile elinizde ki fidanı dikin" buyuran Peygamber’imizin ümmeti değil miydik? Topraktan yaratılan ve tekrardan toprakla buluşacak olan insanlar bizler değil miydik? Hangi ara bu hale geldik?

Akademimize katıldığınız için teşekkür ederiz!

İLETIŞIM

  • Facebook
  • Twitter
  • LinkedIn

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

Üniversite kampüsü

©2021, tahayyülakademi tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page