top of page
Kişisel günlük

Keşfedeceğiniz eşsiz içerikler sunan Tahayyül Akademi platformuna hoş geldiniz. Tahayyül ne demek ?, içeriğinde neler gizli ? öğrenmek istiyorsanız bizi ziyaret edin. Eğitim, kitap analizi, alıntılar ve kültür içerikli yazılarımıza şimdi göz atmaya ne dersiniz ?. Tahayyül Akademi hayatımıza başka bir anlam kattı, çünkü tutkularımızı ve düşüncelerimizi sadık okuyucularımızla paylaşmaktan keyif alıyoruz. Okuyun ve tadını çıkarın. www.tahayyulakademi.com

  • Instagram
  • Twitter
Ana Sayfa: Hoş Geldiniz

Son ders zilini duyar duymaz çantasını sırtına taktığı gibi merdivenleri ikişer ikişer atlayarak okulun kapısından çıkan Hamza'nın arkadaşlarıyla hayalini kurdukları maçın başlamasına iki saat kalmıştı. Eve uğrayıp topunu alıp sahaya gidecekti. Eve ulaşmak için en kestirme yolları kullanıyordu. Oturdukları sokağa girdiğinde evlerinin yıkıldığını gördü, betonların arasında da hayalini kurdukları maçı yapacakları siyah kareli top...

Hayır olamaz yanlış görüyorum diye düşünüp sokakların arasında hızlıca koşmaya başladı. Geçtiği sokaklara gözyaşlarıyla izler bırakıyordu, yanlış değildi. Sabah okula gitmeden önce annesinin kapıdan kendisini uğurladığı evleri yerle bir olmuştu. Dişlerini sıkıp , ellerini yumruk yaptı. Kinini gözlerinden okumak mümkündü, kimin yaptığını çok iyi biliyordu. Evlerini dört kez yıkan siyonist askerler. Yıkılan evlerini izlerken gözlerinden taşan yaşlar yanaklarından süzülerek parçalanan taşların üzerine akıyordu. Tam o sırada omzuna konan bir el hissetti. Arkasını döndüğünde babasıyla göz göze geldi. Babası göz yaşlarını silerek "Hamza'm , aslanım, Hamza'lar güçlüdür. Benim Hamza'm büyük adam olacak .Büyük adamlar ağlamaz Hamza ! Onlar yıkarsa bizde tekrar yaparız. Bu dava büyük Hamza'm hem de çok büyük " dedi. Babasının boynuna sarıldı onun da büyük adam olduğunu düşündü, babası her zaman çok güçlüydü. Bir an önce büyüyüp babası gibi güçlü olmak istiyordu. Artık ağlamıyordu göz yaşları yerini tebessüme bırakmıştı. Çünkü biliyordu ki küçük şeyler büyük adamları üzmez.


Onlar evlerini bin kere yıksalar babası bin defa daha yine yapardı.



Diyanet Yayınlarına ait ve derleme bir kitap.

Bir akademisyen, sanatçı, öğretmen, zanaatkar, anne, öğrenci, edebiyatçı, tarihçi, ilahiyatçı,öğrenci...

Yaşam standartları ve hayat tarzları bambaşka olan bu insanların Kudüs'e bakışını ele alan harika bir kitap. Öğretmen bir eğitimci penceresinden Kudüs'e bakarken, bir ilahiyatçı manevi boyutta Kudüs'e bakıyor, bir öğrenci evvela Kudüs'ü öğrenmeye niyet ediyor, bir tarihçi Kudüs'ün hem İslam ile hem de İslam'dan önce Kudüs'ün önemini inceliyor. meslek farklı, bakış açısı farklı fakat her biri bizlere bambaşka pencereler aralıyorlar. Her biri ciddi manada önem arz ediyor

Kitabı okuyup Kudüs'ün sizdeki önemini muhasebe etmeyi unutmayın.


Kudüs, bizim mukaddes mirasımız.



Bir yükü daha kaldırabilir mi insan, üstelik rastgele, sürpriz yahut irademiz dışında olan bir yük değil... Kendi kendimize yüklediğimiz bir yük. Öncekilerin izi silinmemişken sen de yüklen sende yüklen deyip talip olduğumuz bir yük...

Nedir peki o yük?

Boşluğu yüzlerce kelime doldurabilir kişisel torbalarımızdan lakin bu toplumsal sorun:

Irkçılık...

Ya da en özel haliyle kendi deyimimle göçmenfobik.

Yeni kelimeler çıkarma gibi bir amacım yok.

Beceremem de zaten.

Kendiliğinden dilimden döküldü bu başlık.

Nedir peki bu mesele!

Tanımlarına girmeyeceğim zira hepimizin yakından bildiği bir mesele.

Özellikle son yıllarda hatta son günlerde. Artık haber değeri taşımayıp, dikkat çekmeyen başlıklar/olaylar.

"Göçmen olduğu için sokak ortasında dövülen genç/ağır hakaretler ve küfürlere maruz kalan göçmen.

Amaç ne peki?

Nedir bu insanlığa sığmayan davranışlar?

Ülke savunması mı?

Yahut düşmana tepki mi?


İnsan sevdi mi kimseyle paylaşmak istemez, namahremden korur sevdiğini. Ülke de budur elbet. Tepkimiz olacak, elbette ki ülkemizi namahremden, düşmandan, kötüden koruyacağız.

Bugün bu yükü sırtlanmamızın temel sebebi de budur belki de…

Lakin niyet ne olursa olsun amel onu yansıtmadı mı bir önemi kalmaz. Tıpkı bugün bazılarımızın yaptığı gibi...

Tepki veriyoruz lakin kime karşı?

Ulu Önderimiz, Serverimiz Efendimiz aleyhisselatı vesselam olsa ne yapardı bunu bir düşünelim. Onun hayatından kendi hayatımıza yansımalar olsun. Ensar ve muhacir kardeşliğini tekrardan süzgecimize alalım.

Oturup bir daha düşünelim, şu sorularla sorgulayalım kendimizi?

Gayem ne?

Tepkim ne?

Tepkim kime?

Tepkim düşmanıma mı yoksa o düşman yüzünden mağdur olanlara mı?

Akademimize katıldığınız için teşekkür ederiz!

İLETIŞIM

  • Facebook
  • Twitter
  • LinkedIn

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

Üniversite kampüsü

©2021, tahayyülakademi tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page