Uzun Hikaye, ince bir dış görünüş içinde aşk, gurbet, sevinç, keder, yaşanmışlıklar ve gerçekleşmeyen hayaller… Bütün bunlar gerçekten uzun bir hikaye oluşturmuş. Günlük hayatın karmaşasında okunabilecek akıcı bir kitap.
Dil bakımından tamamen Anadolu Türkçesinden oluşmuş samimi bir dil, kitabın içindeymiş gibi hissettiriyor.
İçeriğine gelecek olursak daima bir göç, hayata tutunma çabası, Münire’ye aşık olup kaçıran Pelvan Sülüman’ın cesur oğlu Ali ve bu evlilikten dünyaya gelen oğulları Mustafa. Türlü türlü işlere girip vagonları ev bilip yer yer kasaba kasaba gezdiren namı diğer Sosyalist Ali.
Münire Hanım 2. çocuğunu doğurur iken çocuk ve anne hayata veda eder. Bu derin acı, Ali’yi ve Mustafa’yı çok üzer eninde sonunda bir kasabayı yurt edinmeye çalışıp baba oğul kitapçı dükkanı açarlar. Kasabalı ilgi duyar, işler güzeldir derken Ali yazdıklarından ve okuduklarından dolayı hapse girer. Mustafa yalnız başına dükkanı yürütmeye devam etmeye çalışır fakat bu sefer de savcının kızına, kısaca imkansıza aşık olmuştur. Ara ara babasının ziyaretine giderken bahsetmek ister ama bir türlü aşkını açıklayamaz. En sonunda babası niyetini anlar ve vedalaşırken en kıymetli eşyası olan daktilosunu Mustafa’ya verir. Mustafa, sevda içinde bir çıkış yolu ararken kıza haber gönderir. Karar vermiştir o da babasının yolundan gidip sevdiği kızı kaçıracaktır. Kız başta bu fikre sıcak bakmasa da sonunda kaçmaya ikna olur. Ve o uzun hikaye, o tren yolculukları tekrardan başlamıştır, gittikleri ilk istasyon ise Ali ve Münire’nin gittiği ilk istasyondur…