Kitap söze :” Evleneceğim yıllarda kendimi evliliğe hazırlamak için okuyacağım kitaplar aradım.” diyerek başlıyor. Sahi birçoğumuzun aradığı şey değil midir bu? Hocamız da bu niyetle çıkmış olmalı bu yolculuğa. Yolculuk devam ediyor sonrasında. Diğer evlilik hakkında yazılan kitaplardan farklı işlenmiş bu kitap. Biz okuyucularına hem erkeğin hem de kadının bakış açısını sunuyor. Bu fikir, kitabı ilk elime aldığımdan itibaren çok ilgimi çekmişti. Yani bu kitap iki farklı fıtratın harmanlanmasıyla oluşmuş. Sizce de çok manidar değil mi? Rabbimiz buyuruyor:” Sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık.” (Hucurat,13) Kitabımız Kur’an da dahi birçok konuda bu iki fıtrattan ayrı ayrı bahsediliyor. Eserimizde de bu şekilde yer verilmiş. Yarısında Ahmet Bulut hocamızın bir erkek gözüyle yani mantık çerçevesinde evlilik bahsi işlenmiş. Diğer yarısında ise Gülseren Gümüş hocamızın bir kadın fıtratıyla duygusal ve şefkat çerçevesinde evliliğe bakış açısı aktarılmış bizlere. Ben kitabımızdan oldukça faydalandım sizlere de tavsiye ediyorum. “İnsan bilmediğinin düşmanıdır.” diye bir söz var. Benim hep çok hoşuma gitmiştir. Dost ya da düşman olmak için bilmek ilk kıstastır. O zaman bilmeye önce fıtratlarımızdan başlayalım mı ne dersin?
top of page
Keşfedeceğiniz eşsiz içerikler sunan Tahayyül Akademi platformuna hoş geldiniz. Tahayyül ne demek ?, içeriğinde neler gizli ? öğrenmek istiyorsanız bizi ziyaret edin. Eğitim, kitap analizi, alıntılar ve kültür içerikli yazılarımıza şimdi göz atmaya ne dersiniz ?. Tahayyül Akademi hayatımıza başka bir anlam kattı, çünkü tutkularımızı ve düşüncelerimizi sadık okuyucularımızla paylaşmaktan keyif alıyoruz. Okuyun ve tadını çıkarın. www.tahayyulakademi.com
Ana Sayfa: Hoş Geldiniz
Ara
Sevgi, insanın en temel ihtiyaçlarından biridir. Evet, insan susuz da yaşar havasızda ama sevgisiz asla…
Neden böyle söyledim biliyor musunuz? Çünkü sevgi; çevremizdeki insanlarla, canlılarla hatta cisimlerle bile büyük bir bağ kurmamızı sağlar, aramızdaki engelleri kaldırır, maddi ya da manevi her türlü eksiğin yerini adeta bir hayat suyu gibi doldurur, güven verir, cesaretlendirir, en zor zamanlarda bitti dediğimiz yerde bize bir umut olur, acılarımıza merhem olur, hoşgörüyü, anlayışı, merhameti artırır.
Eğer hala ikna olmayanlarınız varsa biraz da bilimden ilerleyelim. 1944 yılında 40 yeni doğmuş bebekle bir deney yapılıyor. Bebekler iki gruba ayrılıyor. İlk gruptaki yani kontrol grubundaki bebekleri bakıcıları düzenli bir şekilde besliyor, bezlerini değiştiriyor, ancak gereğinden fazla dokunmuyor, göz teması kurmuyorlar. Henüz bebek olmalarına rağmen bakıcılarının dikkatini çekmek için yaptıkları hareketleri yavaş yavaş azaltıp bir süre sonra da vazgeçiş evresine girerler. Başta gayet sağlıklı olan ve fiziksel ihtiyaçlarının tamamı eksiksiz karşılanan bütün bebekler hiçbir fizyolojik sebep olmadan 4 ay sonra ölür. ( 2. grubu merak edenler araştırabilir.) Bu acımasız deneyden de gördüğümüz gibi “sevgisizlik öldürüyor.’’ Ki bu deneyi de hala tekrarlayanlar var. Deneyenler ve denekler farklı olabilir fakat sonuç hep aynı.
Sevgisizlik bile bu kadar içimizi ürperten değişikliklere sebep olurken sevgiyle inşa edilen bir dünyayı gelin beraber kuralım. O zaman düşmanlıklar kalır mı dünyada? Kırık kalpler, bastırılan gülüşler… Sevginin en çarpıcı özelliği de dönüştürücü olmasıdır. Kötüyü iyiye çevirmek ondan sorulur. Bakın sadece kötülüğü yok eder demiyorum iyiyi, güzeli de artırır.
Tabii biraz da doğru sevgiden bahsetmek lazım. Neyi sevmemiz gerektiğini iyi bilmeli ona göre hareket etmeliyiz. Ben size bu konuda yardımcı olurum isterseniz. Önce en sevilmeye layık olanı bize sevme duygusunu ve arzusunu vereni sevmek size en iyi gelecek şeydir. O hiçbir sevgiyi karşılıksız bırakmaz. Sizi de kötü ve olumsuz sevgilerden korur. Hatta bütün sevme ve sevilme ihtiyacınızı yalnızca O’na duyduğunuz sevgiyle giderebilirsiniz. Hadi bir ipucu daha. Bir şeye olan sevginizi artırmak istiyorsanız onu daha iyi tanımalısınız. Eğer tanıdıkça soğuyorsanız bu zaten başta yanlışı sevdiğiniz anlamına gelir. Çabuk ondan kurtulun ve gerçek sevgiye sığının.
Şehirler, şehirlere anlam veren şeyhler, şeyhleri anlamlandıran müritler, müritleri manalandıran kitaplar...
Ahh yine mi kitap diyeceksin, yine mi kitap sevdasından bahsedeceksin diye hayıflanıyor musunuz yoksa? Ben neyse de kitapları incitmeyin, kitaplar hiçbir dönemde görmediği muameleyi görüyor bu devirde. Kitaptan, yazardan, makaleden, denemeden, ilimden, bilimden bir haber olan nesil yetişiyor. Oysaki benim ecdadım Yavuz Sultan Selim Han Mısır Seferine çıktığında bir araba dolusu kitap götürmüş savaş esnasında dahi kitaplarla hemhal olma vaktini bulmuş. Böyle bir ecdadın kitaptan haberi olmayan aciz nesliyiz bu durumdan müspet bir kurtuluş mümkün müdür? Bilemem.
Gençleri topluyor ‘’illa kitap illa kitap’’ diyorum; kimilerinin bir kulağından giriyor bir diğerinden çıkıyor, kimileri hevesle heyecanla dinliyor, kimilerinin içindeki okuma hasreti gün yüzüne çıkıyor. Kitap; bir edep, bir alem, bir edebiyat, bir tarih, bir bilim, bir enstitü, bir akademi, bir medrese sayamadığım bir sürü nitelik kitaplarda hemdem olmuş; kitaptan daha sadık bir dost, kitaptan daha iyi bir öğreticiye rastlamadım.
Şimdi bu satırları Anadolu’nun en sıcak mekanından, AŞK Vakfından yazıyorum onlarca kitap içerisinde oturmak, bir kitaba dokunmak, bir kitapla mana bulmak ve kitap sayfalarının o eşsiz kokusunu ciğerlerime doldurmak bu nasibi kime nasıl anlatabilir, kime nasıl tahayyül ettirebilirim lügatım tükeniyor. Bazen hevesleniyorum İstanbul’da, Bursa’da denize karşı büyük büyük camilerin eteğine serilen kütüphanelerin birinde otursam saatlerce kitaplarla ilgilensem, kitapları dinlesem, kitaplarla hemhal olsam diyorum. Sonra nasibimin Anadolu’da olduğu gerçeği yüzüme vuruyor. Elbette ki hamd ediyor akabinde Bozok meydanında madde planında küçük gibi görünse de manevi planda devlere taş çıkaracak bir mekanın kurucusu olan Ali Şakir Efendi’ye içten içe teşekkürlerimi sunuyorum.
Geldik mi şimdi metnimizin ilk cümlesine: üstadım şehirler şeyhlerle, şeyhler müritlerle, müritler ise kitaplarla mana buluyor. Bu manaların kimisi gönülden dile dökülür kimisi gizli gizli bedene yayılır kimisi de bir mekanda anlam kazanır.
AŞK Vakfındayım; buranın dört duvar ve kitaplardan oluştuğunu hiçbir vesika kabul ettiremez bana zira burada dört duvar ve kitaptan çok daha fazlası var.
bottom of page